Overblog
Editer l'article Suivre ce blog Administration + Créer mon blog
Garibname

Tout ce qui passe dans mon cœur et qui me touche peut être l'objet de mes articles... Gonlumden geçip hissettigim hersey bu yazilarin konusu olabilir..

Eskiden Avrupa’ya gitmenin hayal olduğu yıllarda Avrupa gören birisinin size anlattığı hikayeleri hatırlar mısınız?Herşeye inanmak zorunda kalırdık. Almanya’da sokağa tükürünce hemen polis gelir ceza yazardı. O kadar hassastı elin Avrupalısı. Parayı cebinize koyup kırıştırırsanız para koruma kanunundan suçlu sayılır hemen ceza kesilirdi. Onun için Almanya’dan gelen dayınızın elindeki doyçe marklar gıcır gıcırdı belkide. Arabanız kırmızı ışıkta yaya çizgisini ihlal ettiyse vay halinize. Tüm güvenlik birimleri canınıza okurdu. İyi de bizim bildiğimiz Avrupa daha hoşgörülü ve daha özgürlükçü olmalıydı. Yada görmediğimiz yerlerin şehir efsaneleri oldukları için mi inanıp ağızdan ağıza anlatmıştık bu hikayeleri… Doğu toplumları hakkında yalan yanlış bilgilere sahip batı bilginlerinin uydurduğu Oryantalizm gibi bizde bir nevi Batıcılık-Occidentalisme uydurmuştuk.

Ne var ki özellikle 2000’li yıllardan sonra, Türkiye insanı başka ülkeler görmeye başladı. Artık herşeyi hem aynel hem hakkel yakın görebiliyordu. Anlatılan şehir efsaneleri kısmen doğru olsa da herşeye inanan toplumdan karşılaştırma yapabilen bir topluma geçiş yolunda güzel adımlar atıyorduk. Nihayetin de artık Avrupa, Afrika, Asya ülkeleri görmüş ve karşılaştırma yapmaya başlamıştık. Gezgin bir Türkün televizyonda bir programda dile getirdiği « doğuya gittikçe memleketimi çok seviyorum batıya gittikçe sinirim bozuluyor » yakarışını hep hatırlarcasına…

Kendi ülkemizde yaşarken olağan hale gelen pek çok şey, olması gerekeni görünce ne de olağanüstü olmuştu.O kadar şeyin içinde şu bir kaç nevi şahsına münhasır yaşayan örneği vermeden geçemeyeceğim.

Türkiye’de eğitim seviyesi ne olursa olsun toplumun yarısından fazlası emniyet kemerini takmaz. Yaya geçidinde yol vermez çünkü yol araba içindir ve araba geçişi önceliklidir. Kaldırımdan gidecek hali yok elbette. Siz otobanda saatte 50km hızla bile gitseniz trafiğin en solunda gidebilirsiniz. Çünkü sağ şeritte sadece kamyonlar gider. Ee yani siz de kamyon musunuz rica ederim. Telefonla konuşmak, kırmızı ışıkta geçmeyi saymıyorum dahi.

Nedense ekonomi haberleri başlar başlamaz avucunun içinde tomarla dolar yuro sayan adamlar belirir ekranımızda. Ekonomi haberi bitene dek aynı adamlar döner durur ekranda. İşin garibi ekonomik uluslararası değerlerin bahsedildiği bu güya okkalı zaman diliminde bir adamın elinde tomarla para sayması bir tür magandalıktır. Avrupa’da ise tomarla para sayan en son insan rivayete göre 2.dünya savaşında görülmüştür…

Başka bir meselede, her an duyabileceğiniz « yasak »tır. Yasak batıda çok askeri bir mana taşır. Bizdeki ifadesiyle mesela « sigara içmek yasaktır » yerine sadece « sigara içilmez » tarzı bir ikaz dikkatinizi çeker. Güzel memleketimde bir merciye kurumsallık yüklemek istiyorsanız,- zira yasağı koymak bir güce sahip olmak demek muktedir olmak demektir – olur olmadik heryere buraya oturmak,şuraya çöp dökmek, duvara yaslanmak,çiçek koparmak, çimlerde gezinmek vb. yasaktır hükmünü koymaniz yeterlidir. Yasak, « her türk asker doğar »’ ın sivil hayata olan yansımasıdır.

Mesela bu silsileye « sakat »lara duyulan hassasiyetide ekleyebiliriz. Halen pek çok toplu taşıma aracında « sakat » ibaresini görürsünüz. Bazende aklınca toplumda farkındalık oluşturmak için bir metro,bir otobüsün içinde boylu boyunca uzanan özürlülere yer verelim, sahip çıkalım, unutmayalım vb. yazıları görürsünüz ki özürlüleri düşünmekten çok yerin dibine sokmaya yaramaktadır. Oyleki bu adamın gözünün içine baka baka sen sakatsın demektir.

Daha başka örnekler saysak hepimizin memleketine yol olur. Bu söylediklerimizin hepsi milli ifade tarzımızla alakalı dilbilimsel bir sorun mudur bilemiyoruz zira öyle bir şey olsaydı türkçede argo bu derece zengin ve sanatsal bir durum arzetmezdi.

Meselenin toplumsal yönüne bakarsak ; bir doktorun bir öğretmenin bile emniyet kemerini takmadığını görünce sorunun kesinlikle eğitim olmadığını görüyoruz. Bir toplumda kuralları belirleyen yazılı kanunlar değil ama sosyal yaşantının kendisidir. Fransa’da yaşayan Türkiyeliler olarak karşılaştırma yapmanın tadını çıkaralım.

Partager cet article
Repost0
Pour être informé des derniers articles, inscrivez vous :